Dağlar arasına sıkışmış bir köyde doğan avcı babasının kanlı zevkinden nefret eden hayalleri o vadilere sığmayacak kadar büyük bir çocuktur Yaşar. Büyüdükçe içindeki kaçma isteği de büyür. Köyünü kentini terk eder kendine farklı bir yol çizer. Hayat onu yıllar sonra yeniden doğduğu topraklara atar. Bu dönüş onun için kendi içinde çıkacağı bir yolculuğun kendiyle ve geçmişiyle hesaplaşmasının da başlangıcı olacaktır.
"Liseden sonra köyüme hiç uğramadım biliyor musun? dedi. Yıllar önce izlediği bir filmden beynine çakılan bir söz geldi dilinin ucuna: 'Ağlamak anlamaktır.' demişti filmin kahramanı. O da ağladı. 'Erkekler ağlamaz.' diyenlere inat hıçkıra hıçkıra ağladı hem de... Anladığı belliydi. Artık onu yargılamaya gerek yoktu. Belli ki o kendini yargılamış gözyaşına mahkûm etmişti."