"Şu camı açar mısın?"
Ağzımdan çıktıktan sonra saçmaladığımı fark ettim. Ama söylemiştim bir kez. Güldü.
"Bu cam açılmaz ses yukarıdan dolaşarak sana gelecek."
İşaret parmağıyla önce kulağını gösterdi sonra elini dudaklarına götürerek konuşmamamı işaret etti. Çok utandım üzüldüm. Şeffaf camın bir duvardan daha kalın olduğunu gördüm. Az sonra ben özgürce çıkıp gideceğim. Çok çok izleniyor muyum endişesi yaşarım. O süre bitiminde zorunlu olarak geldiği kalabalık havasız küçük pencereleri tepelerde koğuşuna dönecek. Pencere var da mendil kadar gökyüzü yok. "Bu cam açılmaz" derken neden gülmüştü? Düşünemediğime mi saflığıma mı? Gülebilmişti onu güldürmüştüm. Belki de bir delikanlı olarak dik durduğunu bulunduğu yerin onu ezmeyi örselemeyi moralini bozmayı başaramadığını göstermek istemişti.