...okuyucuyla yabancılarla bir bağ kurduğumu esas öykülerde hissettim. Oyun yazmanın agresif bir yanı vardır; eğer dostane ve sevecen bir sanat dalı varsa o da öyküdür. Çehov'u oyunlarından ziyade öyküleri Shakespeare'i ise en azından öykülerin muadili sayılabilecek soneleri aracılığıyla daha iyi tanıyormuşum gibi gelir. Hemingway öykülerinde romanlarına nazaran kuşkusuz daha belirgindir daha az gizli saklı ve soğuk şekilde profesyoneldir. Doğru "Kazaklar"da veya "İvan İlyiç'in Ölümü"nde "Savaş ve Barış"a nazaran insanın nefesini kesecek daha az an vardır ama aynı zamanda inandırıcı bulmayacağı daha az şey de... Belki işin büyüsü budur. Öyküde bağlantı köprülerinin daha kısa somuta daha yakın olmasından dolayı gerçeklikten çok uzaklaşılmaz; böylece beklenmedik şaşkınlıklar yakalanabilir. Ne de olsa yazmanın da okumanın da amacı bu değil midir?