Kadim öğretileri içinde barındıran Gnostisizm insanlık tarihi boyunca seçkin topluluklar tarafından günümüze ulaştırılmıştır. Önce Hristiyanlık sonra İslâm altında varlıklarını sürdüren Heretik toplulukların aralarındaki benzerlik ilk bakışta göze çarpmasa da detaylarda gizlidir.
Hristiyan ve İslâm mistizmini birbirine bağlayan unsurlar maddeden manaya geçerken Tanrı'ya ulaşma amacı taşıdığı düşünülse de "en-el hak" söylemi ana ekseni oluşturan mihenk taşıdır. "Yaratıcı zekâya sahip olmak" iki dinin okültistleri için yegâne hedeftir.
Bin altı yüz yıl boyunca başkent olan İstanbul kadim bilgilerin muhafaza edildiği doğu-batı üzerindeki yegâne köprü ve iki dünyanın mistisizm ustalarının buluşma yeridir.
Felsefe taşının mucidi Nicolas Flamel toksikolojinin kurucusu Paracelsus Goethe'nin Faust'u ünlü çapkın Giacomo Casanova üç bin yaşındaki Kont Alessandro di Cagliostro Thule örgütünün kurucusu Rudolf von Sebottendorf ünlü mistik George Gurdjieff "Dünyanın En Kötü Adamı" unvanlı Aleister Crowley Hitler'in Yahudi medyumu Erik Jan Hanussen ve Britanya Şeyhülislamı Abdullah Quilliam gibi birçok okültist İstanbul'a gelerek Mevlevi veya Bektaşi tekkelerinde inisiye edildiler.
Anadolu Türkistan Erenleri'nin sayesinde Fuad Köprülü'nün deyimiyle "Yesevi'nin İslamlaşmış Şamanizmi" ile tanışmıştır. Selçuklu'yu yıkan Horasanlı dervişler Osmanlı'nın kuruluşunun yegâne bânileri olmakla beraber; Şeyh Edebali Geyikli Baba Ahi Evran Akşemseddin Hacı Bayram Ebul Vefa Hacı Bektaş Muhammed Celaleddin ve Tebrizli Şems gibi tüm mutasavvıflar Gnostisizm çatısı altında birleşmişlerdir.
Gnostik İttifak Hristiyan ve Müslüman mistiklerinin birbirleriyle olan ilişkilerindeki sır perdesini aralarken yanı sıra İslam'ın ilk yıllarından itibaren ortaya çıkan "Ali Meselesi"ne bu zaviyeden bakarak İslâm içindeki Heretik grupların "Alici" olarak nasıl yaşam bulduklarını ele almaktadır.