Bugünün dünyasında şiddet kan ölüm terör yoksulluk yoğun biçimde yaşanmakta; buna ek olarak da temsili liberal demokrasinin küresel ölçekte bir çöküşü gözlemlenmektedir. Temsili liberal demokrasilerde önlenemez bir otoriterleşmenin yükselişi popülizm sözcüğüyle ifade edilmekte...
Bu otoriterleşme kuşkusuz gelişmiş ve köklü demokrasilerde diğerlerine göre daha yumuşak bir çerçevede yükselmektedir. Ama en gelişmiş ve köklü demokrasilerde de şu ya da bu ölçekte otoriterleşme gözlenebilmektedir.
Temsili demokrasinin bu krizi birçok çevrede "Faşizm geri mi dönüyor?" sorusunun sorulmasına yol açmıştır. Demokrasinin krizi yapısal bir sorun olarak ele alınacaksa çözümlemeye bir dünya sistemi olarak kapitalizmin kendini yeniden üretmesinden krizden ve neo-liberal ideolojinin süren ağır hegemonyasından başlamanın daha tutarlı olacağı ileri sürülebilir.
Popülizm ya da siyasi rejimlerin otoriterleşmesi 1930'ların faşizminin yükselmesine benzememektedir. Seçimler yapılmakta genel oy ilkesi işlemekte seçmenin önünde birden fazla seçenek bulunmaktadır. Demokrasinin krizi insan hakları ve hukuk devleti ya da hukukun üstünlüğüyle ilgili anlayış ve uygulamalarda ortaya çıkmaktadır. Sözü edilen ve hemen hemen her ülkede kendini gösteren gerileme siyasal yaşam ve düzeni de kapsayan bir dünya sistemi krizinin yaşandığını göstermektedir.