Göynüklü Fatma... Bir Anadolu kadını... 20. yüzyılın başında doğmuş çocukluğu ve gençliği bütün dünyanın karmakarışık olduğu Anadolu'nun da bu karmaşanın göbeğinde bulunduğu bir dönemde geçmiş. Birinci Dünya Savaşı 600 yıllık bir imparatorluğun yıkılışı bu yıkımın içinden yeni bir cumhuriyetin doğuşu... Savaşlar işgaller ölümler katliamlar sürgünler salgın hastalıklar kayıp üstüne kayıplar... Bin bir türlü acı. Fakat bunca acının ve yıkımın içinde yine de yeşeren yaşam direnci çocuk saflığı gençlik kıpırtısı tüm tutku hüzün ve hınzırlıklarıyla aşk...
Bütün bunlar bize çok olağanüstü geliyor ama o dönemde yaşamış herkesin benzer öyküleri vardır. Herkes az ya da çok etkilenmiştir bu karmaşadan. Ama Fatma Hanım'ın çoğu benzerinden bir farkı var; bu kitap da o sayede ortaya çıkmış zaten. Anılarını yazmış. Defterler doldurmuş yazmış da yazmış... Eski Türkçeyle... Sayfalar dolusu içini dökmüş. İşte bu herkesin yaptığı bir şey değil.
Bu defterler yıllar boyu sandıklarda çekmecelerde kaldıktan sonra sonunda Özlem Eren'in eline geçmiş. Tesadüf değil elbet. Fatma Helvacıoğlu Özlem Eren'in halası. Kıymetini bilebilecek bir adrese gitmiş defterler. Eren bir araştırmacı gazeteci. Bu anı defterleri ciddi bir araştırma gerektiriyor; olayların geçtiği mekânları tanımak tarihlerini araştırmak... Eren bu meşakkatli işi becermiş. Bununla da yetinmemiş anılara bir edebiyat estetiği de katmış. Anılara sadık kalarak onları bir roman haline getirmiş.
Bilim ve Gelecek Kitaplığı'nın yeni kitabı Hemheme hepimizin kök yolculuğu aslında. Türkiye insanının bu topraklarda yeşeren tüm dalların köklerinden biri...