Türkiye Cumhuriyeti'nde acenteler vasıtasıyla faaliyet gösteren yabancı tacirlere karşı Türk mahkemelerinde dava açılabilmesine imkan tanınması amacıyla ortaya çıkan acentenin müvekkilini mahkemede temsil etme yetkisi; ilk bakışta yabancı devletlerin mevzuatlarında düzenlenmemiş oluşu ve kendine has nitelikleri doğrultusunda dikkat çekmektedir. Çalışmamızda acenteye tanınan söz konusu yetkinin yargılama hukukuna ilişkin kavramlar ile ilişkisi incelenerek; milletlerarası usul hukuku bağlamındaki etkileri tespit edilmiştir. Ticaret hukuku usul hukuku ve insan hakları hukuku bağlamında yapılan incelemeler sonucunda; acentenin müvekkili adına yürüttüğü yargılamaların davanın açıldığı andan ilamların icra edileceği aşamaya dek pek çok açıdan tarafların hak ve borçlarının korunmasına ilişkin sorunlara neden olacağı görülmüştür. Buna bağlı olarak söz konusu düzenlemenin hizmet ettiği amacın milletlerarası anlamda yaygın olarak kabul gören ölçütler uyarınca belirlenecek bir milletlerarası yetki kuralı vasıtasıyla sağlanmasının daha isabetli olacağı sonucuna ulaşılmıştır. Bu çerçevede acentenin müvekkili adına yaptığı veya aracılık ettiği sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin olarak müvekkile karşı açılacak davalar bakımından acentenin bulunduğu yer mahkemesine milletlerarası yetki kazandırılması ve acentenin müvekkilini mahkemede temsil etme yetkisinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 105. maddesinin 2. ve 3. fıkralarının yürürlükten kaldırılması yönünde görüş belirtilmiştir.