2 Temmuz 1993: Sivas toplu kıyımı. Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak üzere Sivas'a gelen yazar şair bilim adamı gazeteci ve sanatçıların kaldığı Madımak Oteli ateşe verildi. 37 kişi diri diri yanarak öldü. Sanıklardan kimine idam cezası verildi kimi ise değişik hapis cezalarına çarptırıldı ancak dosya henüz kapanmadı suçluların hepsi de yakalanmadı. Bir ucu açık kaldı olayın da yaşananların da. Belleklerden silinmeyecek bu yangının üzerinden tam on yıl geçti. şey unutulmadı acılar kabuk bağlamadı. Yıllar geçti ama 37 cana kıyan zihniyet değişti mi? Fatih Atila bu kıyım üzerine yapılandırdığı ve derin araştırmalara dayandırdığı romanında olayın değişik katmanlarını o tarihte Sivas'ta bulunanların gözünden kurguluyor; dava sürerken kente dönen bir avukat gizemli bir İngiliz ve ete kemiğe bürünen kent bu romanın baş kişileri. Yazar olayı kurmaca bir metin içinde yoğururken yaşanan kıyımı kurgunun içinde çoğaltmıyor hissettiriyor; olayın az ya da çok içinde olan kişilerde bıraktığı izleri yaraları puslu bir perdenin ardından okutuyor. Yaşananları sömürmeden okuru kışkırtmadan kalemini kin ve öfkeye bulamadan iniyor yangının derinlerine. Acıların unutulmasını istemiyor belli ki. Belki de insanı sorguluyor.