Hayatın başlangıcından itibaren insanlar toplumda ekonomik açıdan eşit seviyede değillerdir. Günlük ihtiyaçlarını karşılayamayacak derecede fakirler orta halliler ve zenginler toplumda her dönem var olmuştur. İnsanlardaki bu ekonomik farklılık Allah'ın takdiriyle birlikte insanların çalışmalarına gayretlerine kabiliyetlerine ve zamanın şartlarına bağlıdır. Kur'an'ın insanların birbirlerine ihtiyaç duyduğu işlerde çalıştırabilmeleri için gerekli gördüğü bu durum yiyecek giyecek ve barınak gibi temel ihtiyaçların tedarik edilmesi için de kaçınılmazdır. Kutsal kitaplar bir taraftan servet ve mülkiyet konusunda din ve dinin hassasiyetlerinden uzaklaştıracağı ihtimalinden dolayı sık sık uyarıda bulunurken diğer taraftan vehbî ya da kesbî nedenlerden dolayı oluşan fakirlik olgusuyla mücadele edilmesini istemektedir. Bununla birlikte Kur'an'da sahip oldukları zenginlik ve güçle şımaranların bu durumlarını inananların ve zayıfların aleyhine kullananların şiddetle kınanması İslâm'ın fakirlerden taraf olduğu yorumlarına sebep olmuştur. Hâlbuki İslam bir taraftan varlığın muhtemel menfi etkilerinden insanları korumaya çalışırken diğer yandan değişik nedenlerle açlığa ve yoksulluğa maruz kalan bu dezavantajlı gurupları teselli etmekte ve varlıklı Müslümanları onlara yardıma çağırmaktadır. Fakirlik insanın düşünce yapısını yaşantısını toplumun emniyet ve huzurunu devletin selametini olumsuz yönde etkileyen bir olgudur. İslam çözülmesi gereken bir problem olarak gördüğü bu olgunun bertaraf edilmesi için çok çeşitli yöntemler ve pratik öneriler sunmuştur. Kur'an'ın ilgili âyetleri ve Hz. Peygamber'in uygulamaları doğrultusunda söz konusu meselenin halli için konan ilkelerin hedefi özelde İslam ümmetini genelde tüm insanlığı fakirlikten korumaktır.