Yeni nesil yazım dilinin etkin biçimde kullanıldığı birbirine eklenerek ilerleyen ve aslında ilişkisiz bambaşka yaşamların başarılı bir şekilde bütünsel bir anlatıma dönüştürüldüğü özgün bir roman.
"İki kanadı birbirine tam değmeyen perdenin ortasından sızan güneş ışığıyla uyandı Mina sonu gelmeyen sabahlardan bir diğerine daha. Her sabah öyle büyük bir iç sıkıntısıyla uyanıyordu ki; etrafındaki küçük detaylar onu hayatta olduğuna ikna edene kadar uykusunda ölmüş olup cehennemde uyandığını düşünüyordu. Uyandığı ev birçok insana cennetin simülasyonu olduğunu düşündürten bir bahçenin içinde dünyanın en güzel evlerinden biriydi. İnsanlığın en büyük yanılgısıydı belki de bu; cenneti ve cehennemi mekansal algılarla tanımlamaya çalışmak. Ama Mina için bu iki zıt kavram göğüs kafesine dolan nefesin kalpte bıraktığı duygudan ibaretti. Yirmi üç yıldır bu ev onun cennetiyken sekiz aydır cehennemiydi. Kafasını sağa çevirmiş yüzüstü yatarken rüzgarın hareketlendirdiği perdenin aralığındaki ışığın aldığı şekilleri izliyordu."