Doktor Tarık'ın telefonu çaldı. Hemen açtı ve arayanın konuştuklarını tasdik eder bir baş işaretiyle bağırıyordu adeta telefona:
- Evet ıssız bölgedeyim. Çabuk olun lütfen sedye istiyoruz. Çabuk olun. Issız bölgedeyiz lüks kamarada. Olabildiğince hızlı lütfen.
Son kulağımda kalan cümle ISSIZ BÖLGEDEYİZ. Evet bu cümle sanki beynimde yankılanıyordu. Gözlerimden görüntü kulaklarımdan sesler her şey bir anda yok oldu. Gerçekte hayata dair ne varsa sanki vücudumdan ve ruhumdan yavaş yavaş çekiliyordu. Damarlarım boşalıyordu sanki o ıssızlık beni esir alı-yordu. Bir şey göremiyordum. Zaten artık görmekte istemiyordum. Issız ve karanlık kalmış ne kadar zaman dilimi varsa tek tek acımasızca talan ediliyor ve yaşam enerjim yağmalanıyordu. Karanlıktaydım ama her sesin bendeki etkisi kurşun ağırlığındaydı. Gözlerim bağlanmıştı ve ben her dakika acımasızca kurşunlanıyordum adeta.
Kader bizi kara delik gibi bir bir yutuyordu. Gözlerimde ışığı fark ettiğimde kız kardeşimin anne-me seslenişi yankılanıyordu ara ara kulaklarımda. Doktor Tarık'ın ellerindeki kendine has parfüm koku-sunu hissettim. Beni sarsarak sesleniyordu:
- Ediz Bey beni duyuyor musunuz?
Aslında onu duyuyordum ama onu bulamıyordum içimdeki o ıssız bölgede bende kaybolmuştum.