Kahvehane sakinleri can sıkıntısından patlamak üzereydi. Şahsuvar'ın ihtiyarladığını zamanında dönemediğini düşünüyorlardı. Burası "Hikâye Kahvehanesi"ydi. Oyun oynamayı sevmezlerdi fakat beklemek zor gelir vakit geçirmek için bir iki el domino atarlardı. Beni Şahsuvar'ın yerine geçireceklerini fısıltı gazetesinden duymuştum. Ertesi sabah ocakçı Kara Kâmil herkesin içinde "Sen Şahsuvar'ın veliahdısın. Onun ne zaman geleceği meçhul bir gün dahi beklemeye takatimiz kalmadı. Yarından tezi yok yollara koyulman getirdiğin öykülerinle bizi besleyip ruhumuzu aydınlatman gerekiyor. Sabah seni buradan uğurlayacağız" demez mi! "Ne olur bana bu yükü yüklemeyin! Hem Şahsuvar ölmedi daha geldiğinde ne deriz. Kurşun gibi ağır bu yükü kaldıramam! Acıyın." Ne kadar karşı koyduysam da kimseyi ikna edemedim. Herkes olmaz diye başını sallıyordu. "Ben ona tatlı bir dille anlatırım düşünme bunları" dedi Kara Kâmil. İstemeyerek bu vazifeye atanmıştım.
Ben Dâhil çoğunlukla apartman ve mahallenin merkeze alındığı öykülerle çalıyor kapımızı. Apartman görevlileri yöneticiler kahvehane sakinleri tuhaf kiracılar doluşuyor düş dünyamıza. Tekdüze hayatları canlandıran hikâyelerde Şahsuvar gibi özgün karakterler inşa ediliyor. Hayal ve gerçeğin eğlenceli bir çarpışması Ben Dâhil.