Ve insanın gözünü en çok korkutan yüreğinin ağzına gelmesine neden olan işler içinde en kötüsü daha önce hiç gidilmemiş bir yolda gitmek yolculuk etmek olsa gerekti. Geniş ve büyük kar ayakkabısını dimdik yukarı kar yüzeyinin tamamen üstüne çıkana kadar kaldırmak zorunda kalırdı insan. Yoksa bir milimlik bir kayma bile insana feleğini şaşırtırdı. Sonra kaldırılan ayak ileri ve aşağıya doğru bastırılırken diğer ayağı dik olarak diz boyu kadar kaldırmak gerekirdi. Diyelim ki çömezin biri tesadüfen de olsa kar ayakkabılarını birbirine fazla yaklaştırmayıp tehlikeli yerlere basmayacak olsa dahi yüz metre ilerledikten sonra bitkin bir halde karların üzerine yığılıp kalırdı; başı döner midesi bulanırdı. Yolun çetinliği insanın imanını gevreten cinstendi. Habire tetikte olmaktan insana gına gelirdi; fakat bütün bir gün köpeklerin önünde herhangi bir kazaya belaya uğramadan yolalabilen bir insan her tür anlayışın ötesinde bir gönül rahatlığıyla gururla battaniyelerine sarınıp uyuyabilirdi.