Resimlerin dili olsa hasretin rengini nasıl yansıtırdı ya da feryadını? Yüzüne bakan gözlerini senden ayıramayan ama bir o kadar sessizliğin hikâyesini yazan bir çift göz. Dönmesini beklediğin sevdasına hasret kaldığın gecelerin resmi... Üzülürsün unutamadığın zamana. Mazinin verdiği vazgeçilmezliğin hikâyesini yaz desen hangi kelimeler dökülür satırlara.
Peki her giden bulur mu geride bıraktığını veyahut bulsa aynı olur mu? İnsan; zihninde çakılı zamanın sesinde boğulurken hangi dala tutunacağını bulamıyor. Çıkmazlarım arasında kayboluyor. Saatlerin vuruşu vicdanını en ağır şekilde yaralıyor. Kaldıramayacağın yükler yükleniyor bir bir omuzuna. Hesabı sorulmayan gidişlerin beynimde uğulduyor. Biraz eksik biraz fazla bedenimde yılların verdiği ağırlık ellerim titriyor vakitsiz aklıma gelişinle.
Bir emanet olan bu canı esmeyen yellere veresim geliyor ve sonra sesin yankılanıyor beynimin her uğultusunda. Pas tutmuş kelimeler arıyorum elime yüzüme bulaşan hayatımda. Beni anlatacak bir kelime seni anlatacak bir cümle... Satırlara dökülen kelimelerin hikâyesi yaz desen kalem sağır olur kör deftere. Ayrılığı anlat desen her bir kelime vazgeçemediğimiz gidişlerin dönme hikâyesi olur. Bakıyorum aynalara. Kalmak ve gitmek arasında yok olduğum bu dünyada arafım oldun bir vuslat aralığında.