Her asırda ülkelerin yönetiminin belli farklılıklar içinde olduğunu geçmişi incelediğimizde anlayabiliyoruz.
Rejimler belli ortamların sonucunda belli liderlerle ve aydınlarla birlikte ama halk hareketlerinin baskılarıyla doğmuşlardır.
Demokrasinin doğuşunda aydınlarla birlikte halkın büyük bölümünün uzun bir süre direnmesini görebiliriz.
Düşünürlerin yazarların ve ciddi bir aydın kesiminin akla dayalı bilime dayalı ışıkları halkı etkilemiştir.
Biz şimdi demokrasinin en kötü dönemlerinde adaletsizleri global sömürüleri ve emperyalizmin oyunlarını görmeye başladık ancak bunlarla mücadele etmede gerekli olan örgütlemeye doğru daha meyletmiş değiliz.
Sadece anlatıyoruz yazıyoruz söylüyoruz. Ama farklı kulvarlarda farklı merkezlerde.
Ve işin en garip tarafı farklı cümlelerle aynı şeyleri söylerken bile tartışıyor kavga ediyoruz.
Bu çok benimsediğimiz demokrasi ile ayrışmaya kamplaşmaya öylesine alışmışız ki sadece farklılıklar üzerinde durup bunları büyütmeyi marifet olarak görüyoruz.
Hiç kafamızı ellerimizin arasına alıp düşünmüyoruz ve sormuyoruz
Biz niye kavga ediyoruz?