Yağmurlu bir havanın insanın kaderini bu denli değiştirebileceği bir hayat hikâyesinin kendisidir "O Gün Yağmur Yağmasaydı" romanı. Bir antikacı olan Tanfer Bey ile bir Rum kızı Selina arasında yağmurlu bir günde yüreğe düşen ilk kıvılcımla başlar her şey.
Son derece zarif ve saf bir ilişkinin insanı sarıp sarmaladığı bu hikâye içinde antikacı Tanfer'in gözüyle Türkiye'nin son altmış beş yılına damga vuran Köy Enstitülerinden6-7 Eylül Olaylarına kanlı 1 Mayıs Olaylarından Mustafa Kemal Atatürk'e kadar yakın zaman siyasi tarihini de öğrenmiş oluruz.
Geleneklerin ve inançların set çekerek engel olduğu bu derin aşk en sonunda Adalarda yeniden başlayıp bütün ön yargıları yıkarak Küba'ya kadar uzanan mutluluğun ve bütün toplumsal tabuların da hikâyesidir aynı zamanda. Bu arada artık çok eski bir zaman masalı gibi kalmış İstanbul hayatının zarafet ve nezaketiyle şiirden musikiye antika eserlerden resime kadar geniş bir panoramadan insanların kaygıları sevinçleri ve komşuluk ilişkileri bu derin zaman fonunda sizleri içine çeker.