"Bir insan nasıl anlar âşık olduğunu?" diye sordum bir gün dedeme.
"Nefesini tut..." dedi gülümseyerek.
"Anlamadım..." dedim. "Nefesimi mi tutayım?"
"Evet..." dedi. "Öylece tut ve bekle."
Dediğini yaptım. Dayanabildiğim kadar soluksuz bıraktım kendimi. Saate bakmayı akıl edememiştim ama sanırım otuz saniye sonra iyice zorlanmaya başladım.
Tam pes ediyordum ki eliyle kapadı ağzımı ve burnumu. Neye uğradığımı şaşırdım. Ölecek gibiydim artık... Yüzüm kızarıyor gözlerim doluyordu. Dayanılmaz bir hal almıştı nefessizlik...
Sonunda çekti elini yüzümden. Derin derin solumaya başladım can havliyle. Bana bunu neden yaptığını anlayamıyordum bir türlü. Gözlerinin içine baktım soran bakışlarla.
"Bunu bana neden yaptın dede?" dedim.
"En çok neye ihtiyacın vardı az önce?" diye sordu sakin bir tavırla.
"Tabii ki nefes almaya..." dedim.
"Peki ne kadar ihtiyacın vardı?"
"Biraz daha nefessiz kalsaydım ölecektim."
Ancak bu yaşıma gelince ne demek istediğini anladığım bir cevap verdi dedem:
"İşte bir gün birine nefes kadar ihtiyacın olursa ona âşık olduğunu anlayacaksın evlat."