"Tabii ki 2000 yılından bu yana söylediğim ve söylemekte ısrarcı olacağım şey bu çalışmaların bir kurum üzerinden yürütülmesinin zorunluluğudur. Hem kentin kimliğinin ve belgelerinin toparlanmasına hizmet etmesi ve hem de yapılan bireysel çalışmalara ekonomik desteğin sağlanması açısından bunun belediye olacağını hepimiz biliyoruz.
Kuşadası hala bunu yaratamamış olmasından dolayı üzüntü verici bir yerde durmaktadır. Halbuki kent tarihi çalışmalarının sıçrama yapması için her tür koşul vardır. Ama bu yapılamadığı için; kentte onlarca yıldır yaşamış insanlarımızın bilgileri her geçen gün yok olmakta belgeler toparlanıp biriktirilememekte kentin tarihi mekanları gözümüzün önünde toz olup havaya savrulmaktadır.
Örneğin; yok olan tarihi değerlerimizden biri Kuşadası tarihi suyoludur. Büyük bölümü Kuşadası sınırları içinde olup İ. S.100'lü yıllarda antik Efes'e su taşıyan Değirmenderesi-Efes Suyolu ve 1615-18'de Kuşadası'na (Efes suyolunun önemli bir bölümünü kullanarak) su taşıyan Osmanlı suyolu; kent planına işlenmediği için ve de kent bilinci yaratılamadığı için sürekli tahrip edilmektedir. Nasıl ki Osmanlı döneminden bu yana kent içinde var olan 80'e yakın çeşmenin bugün (birçoğu kalıntı halinde) 15'e yakın örneği kalmış ise tarihi suyolumuz da hızla ellerimizin arasından kayıp gitmektedir. Yok olan tarihi zenginliğimizin yerini-yurdunu ve biçimini kapsamlı olarak bugün ancak yerel tarihçiler bilmektedir. Bu çok tehlikeli bir süreçtir ve bundan hızla dönülmesi için herkese görev düşmektedir."