2000 yılının ortalarında Fırat Nehri kıyısında Birecik Barajı'nın yapımı nedeniyle pek çok yerin sular altında kalmasının ardından Belkıs-Zeugma antik kenti ve eşsiz mozaiklerinin kurtarılması için olağanüstü bir kamuoyu oluşturuldu. Yalnız Zeugma değildi etkilenen; Halfeti ilçe merkeziyle 44 köy oturulamaz bağ ve bahçelerinden ürün alınamaz duruma gelmişti. Yaşanan drama yitirilen kültürel ve doğal değerlere insanların acılarına isyanlarına seyirci kalmayanlar çoktu elbette. Bu kitabın oluşmasını sağlayan bir grup öykücü Fırat kıyılarında dört gün geçirdi ve her biri tanıklıklarından izlenimlerinden etkilenimlerinden yola çıkarak Fırat kıyısında yaşananlar yerleri yurtları sular altında kalanlar için birer öykü yazdı; yitirilen değerlere birer ağıt. Oktay Ekinci'nin deyişiyle:
İşte bu farklı düşünen ve tarihe doğaya olan bağlılığın temelinde sıradan bir sanat eseri düşkünlüğünün değil o eserleri yaratan insana 'hayranlık' bulunduğunu bilen hisseden duyan ve yine bu nedenle Fıratlıların başına gelenler karşısında bir şeyler yapmaya niyetlenen bu bir avuç insan ortak diğer özellikleri olan 'öykü yazarlığı' dünyalarını o unutulmaz günlerde oraya taşıdılar... Yani bir anlamda kendileri de Fıratlı oldular.
Fırat'a Karışan Öyküler belki de bir benzeri olamayacak bir çalışma; ortak ve acı bir yazgıyı paylaşan Fıratlılara gönüllerini açan yitip giden değerleri bu bereketli toprakların ortak bilincine kaydetmek isteyen on beş yazarın sesi.