Milletvekili seçildiğim dönemde Türkiye'nin kadim sorunları bütün ağırlığı ile ülkenin ve dolayısıyla Meclis'in üzerine bir karabasan gibi çökmüştü. Bu ağır yükün bilinciyle Türkiye'nin önemli ve kritik konularında tavır aldım. Milletvekili seçildiğim günden itibaren halkın bir sözcüsü olmaya çalıştım halkın sorunlarını Meclis'e gücüm ve zamanım yettiğince taşıdım. Milletvekilliği sürecimde Sol'un temel ilkelerinden asla ödün vermedim.
Demokrasi barış insan hak ve özgürlükleri adalet ve eşitlik ilkeleri rehberim oldu. Vicdan ise her zaman en üstte yer aldı. Çünkü halkın vicdanına hep güvendim. Aslında halkın vicdanının bir sesi olmaya çalıştım. Partim CHP adına Çevre Komisyonu sözcülüğünü yürüttüğüm sırada sadece insanların değil doğanın ve bu gezegende yaşayan tüm canlılarında hak savunuculuğunu yapmaya çalıştım.
Sermayenin emeğin üzerindeki hegemonyasına karşı mücadelede neoliberalizmden ırkçılığa militarizmden toplumsal muhafazakârlaşmaya değin somut konularda açık tutum aldım.
Kısacası; Cumhuriyet İçin Demokrasi İçin Mustafa Kemal Atatürk'ün hedeflediği çağdaş demokratik bir Cumhuriyeti gelecek nesillere taşımak için; İnatla kararlılıkla her alanda mücadeleye devam edeceğiz. Nazım Hikmet Ran'ın 'Korkuyorlar' şiirine de dediği gibi;
"Görmekten duymaktan dokunmaktan korkuyorlar
Sevmekten korkuyorlar bizim Ferhad gibi sevmekten
Tohumdan ve topraktan korkuyorlar
Akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar
Ümitten korkuyorlar Robson ümitten
Korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam
Türkülerimizden korkuyorlar..."
Hiç kimse korkmasın ne derlerse desinler ne yaparlarsa yapsınlar onlar korkacak biz ise cüret edeceğiz ve kazanacağız.
Türkiye'nin özgür eşit demokratik bir ülke olmasını asla engelleyemeyecekler.