Hiç Kimsenin Kenti'nin yazarı Tolga Gümüşay'dan büyüleyici bir İstanbul başyapıtı...
Beyoğlu'nun serüvenci ruh hali Kumkapı ve Kadırga'nın alçakgönüllülüğü Boğaziçi'nin baştan çıkarıcılığı İstanbul'un mavisinde eriyor okurun ruhunu ısıtan bir örtüye dönüşüyor. Kitabın ana karakteri Konstantin'in de ifade ettiği gibi "Sanki bu şehir karlar altındayken insanın kulağına hayatın anlamını fısıldayıverecekmiş gibi gizemli bir havaya bürünüyor."
Rum Vasili alnında rakı kadehiyle "O Çi Çorniye" söylüyor... Barones'in notaları Tarlabaşı sokaklarına kar taneleri gibi düşüyor... Agop Bey sakasının hüzünlü cıvıltıları eşliğinde çayları tazeliyor... Mucit Kadir son ve en büyük icadı üzerinde harıl harıl çalışıyor... Denizkızı kadar güzel Bella tavan arasında Chagall'ı kıskandıracak resimler yapıyor... Lale Hanım'ın dansözlük gösterisi apartman dairesini pavyona çeviriyor... Ve 20. yüzyıl İstanbul'unun büyüleyici yaşantısı Konstantin'le birlikte okuru da usul usul ele geçiriyor.
İstanbul Maviyken dili müziği ve sarıp sarmalayan atmosferiyle okura kendini adeta mavi camdan bir kar küresinde hissettiriyor.