"...Her şiir kendi döneminin 'demos'unu' imgesini' yaratır. Bu yaratıcı faaliyet aynı zamanda yıkıcıdır da. Çünkü yeni şiir 'demos'ların' arasındaki çatışmadan doğar. Batı şairi de doğu şairi de bu dile sadık kalmıştır. Doğu medeniyetinin şairleri üzerilerine aldıkları sorumluluktan dolayı yükleri çok ağırdır. Kurban tanrı'ya affedilmek için sunulurken şairler de kendilerini hayata 'kurban' ederler. Batı'nın diliyle bu askesis halidir. Şair kendi için değil yaşadığı hayata kültüre karşı sorumluluk duyar. Bu yüzden biz doğulu şair doğu medeniyetinin libasını giyinen şairdir. Doğu medeniyetinin şiirini yazmayı kurmayı uğraş edinir. Bu bir medeniyet hikâyesi olduğu kadar 'hakikate' ulaşmanın da çabasıdır. 'hakikat' yoluna çıkmış bir derviştir şair. 'ateşin felaketi' kitabı aslında çağımıza bu bilinçle tanıklık eder. Birey ve toplum ilişkisi çağın sorunlarıyla birlikte ele alınır. Doğu halklarının modernleşme karşısında ödediği bedeli içselleştirir ve çağdaş bir ağıda dönüştürür. 'ateşin felaketi' kitabının estetik iddiası; batı şiirinin fragmantist niteliğiyle doğu'nun simultaneist niteliği ayrışmasına karşı yanıt üretme çabası olarak karşımıza çıkar.."