Elindeki tüfeği yavaşça yere bıraktıktan sonra kendisi de ağacın dibine oturup sırtını ağacın geniş gövdesine yasladı. Hala kana kana buz gibi su içmek istiyordu. Çok geçmemişti ki güneş ışıltılarından kamaşmış gözleriyle genç bir adamın elinde bir testiyle kendisine doğru geldiğini fark etti. Dalgalı siyah saçlarının altındaki düzgün hatlı güzel yüzünü yeni olduğu anlaşılan sinekkaydı tıraşı daha da ortaya çıkarıyordu. Genç adam yüzündeki şefkatli gülümsemesiyle birlikte yere doğru çökerek elindeki su testisini Mustafa'ya uzattı. Üstü buz gibi su damlacıklarıyla terlemiş su testisine uzanır uzanmaz onu ağzına diken Mustafa son damlasına kadar içmişti buz gibi suyu. Boş testiyi genç adama doğru uzatırken genç adamın kendisine saygı ve hayranlıkla bakan yüzü Mustafa'ya tanıdık gelmişti.
Mustafa dikkatle genç adamın yüzüne bakıp onu tanımaya çalışırken;
- Benim baba oğlun Ahmet'im ben. Beni tanımadın mı? Ben de otuz beş yaşımda öldüm dedi.
Safranbolu'nun bir dağ köyünden başlayıp Çanakkale'de şehadetle sona eren bu kaçış öyküsünü soluk almadan okuyacaksınız.
Ersin Özmen 1968 yılında Karabük'te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Karabük'te tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için gittiği Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde yükseköğrenimini tamamladı. 1989 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra bir süre turizm sektöründe çalıştı. 1993 yılından itibaren çeşitli kamu kuruluşlarında çalıştı. Yurt içinde ve yurt dışında uluslararası projelerde yöneticilik ve koordinatörlük yaptı. İlk romanı "Eleste" 2009 yılında IQ Yayınları altında yayınlandı. Yazar İngilizce ve Fransızca dillerini konuşmakta olup evli ve iki çocuk babasıdır.