Basit ve düz bir söyleyişle tasavvuf felsefedeki idealist ekol içinde yer alan Tanrı'nın nitelikleri ile evrenin oluşumunu ve insanı varlık birliğini (Vahdet-i Vücud) felsefesine uygun biçimde açıklamaya çalışan dinsel ve felsefî bir akım olarak tanımlanabilir. Ünlü edebiyatçı Ağâh Sırrı Levend'e göre tasavvufta ana fikir evrenin ancak bir tek vücudu bulunduğuna inanmak. başka varlıkları o vücudun tecellilerinden ibaret saymaktır. Tasavvuf bilimi ise tasavvuf akım ve inancının açıklamalarını ve yorumlarını yapan bir bilim dalıdır. Tasavvuf neşvesi tasavvuf inancını benimseyenlerin duydukları huzur ve erince sûfîlerin verdiği ad olup insanla Tanrı'nın başbaşa kaldığı bir evreyi anlatır. Sonuçta bu aşama da insan Tanrılaşır Tanrı insanlaşır gibi görünür; zaten en son amaç turab ve halk olmaktır ana hedef budur. Bir başka söyleyişle tasavvuf Tanrı evren ve insan üçlüsünü bir bütünlük içinde görme olgusu yanında insanın Tanrı ile başka insanlarla dahası insanın bizzat kendisiyle olan içsel ilişkilerini belli yöntemlere göre bir bütün içinde arama açıklama şekli olup bu yolun en eski toplumlardan başlayarak zamanla oluşup geliştiği de yadsınamaz. Bu bakımdan tasavvufun kaynağını Mezepotamya eski Mısır Hind ve İran geleneğinde Orta Asya steplerinde ve bu geleneklerden esinlenen Grek Yeni Eflatunculuk felsefesinde ilkel yerel kültürlerde arayanlar olmuştur ki bunların az da olsa doğru iz sürdüklerini gerçeğin oturduğu yerleri bildiklerini duraksamasız söylemeliyiz.