Osmanlı topraklarında Fars Edebiyatı alanına ait olan bu eser (Bülbülistân) üzerinde ilk defa bir çalışmanın yapılmış olması bakımından önemlidir. Bu çalışma ile birlikte Farsça kaleme alınmış mensur ve manzum tasavvufi eserlerden biri olan Bülbülistân farklı yönleriyle tanıtılıp bir tahlili yapılmaya çalışılmış olmasına rağmen bu konuyla ilgili devam edecek ileri çalışmalarla eser etrafındaki literatüre ait boşlukların doldurulacağını belirtmemiz gerekir. Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi'ndeki Seyfettin Özege bağışından başka bir nüshasına rastlayamadığımız eser Maarif Nezareti Celilesi'nin izniyle Eski Saray'ın yakınında 42 numaralı Muhammed (Mehmet) Hulusi Efendi'nin matbaasında ilk defa basılmış bir risaledir. Eserin müellifi Mevlana Şeyh Muhammed Fevzî'dir. Müellifin hayatı hakkında yeterince bilgi bulunamamıştır. Müstensih Mersinli Abdurrahman Bin El-Hac Osman elimizde bulunan çalışmasını yaptığımız nüshayı hicri 7 Rebi'ü evvel ayının 1294 senesinde kaleme almıştır.
Fevzî Mostarî Mevlana'nın Mesnevi'sinden dersler verdiği kendisinden önce mevcud eserlerden haberdar olduğu başka bir söyleyişle İslam klasikleri kültürüyle yoğrulmuş olduğu eserinden anlaşılmaktadır. Eserin genel muhtevası etkilendiği kaynaklar ve müellifin hayatı değerlendirildiğinde sünni gelenekten geldiği anlaşılmaktadır. Müellif Bülbülistân risalesini bu günkü Bosna-Hersek'in Mostar topraklarında Farsça kaleme alması Farsça'nın bu bölgede kullanıldığı anlamına gelmektedir. Eser müellifin yaşadığı 17.yüzyıl sonu ve 18 yüzyılın ortalarında dini tasavvufi ve edebi anlayışını zamanın Bosna-Hersek ölçeğinde yaşayan halkın kabul ve redlerini ortaya koyması bakımından önemlidir. Eser altı bölümden oluşmakla beraber her bölüme bir huld adı verilmiştir. Bunlar; kerametler hikmetler ihlâslar nükteler latifeler ve sehavet bölümleridir.