Bozkırların ortasında mâverâünnehir denen bölgede bir doğum sancısı yaşanıyordu.
İnsanlığa binlerce yıllık kültür sanat devlet anlayışını yerleştirecek bir cihan devletinin doğum sancıları idi bu sancılar.
Bu sancıyı çekenler tarihin kaybedenleri değil kazananları yazdığını biliyorlardı.
"Bey doğulmazdı bey olunurdu" bunu da biliyorlardı.
Bir beyde ihsan ve adaletin olmasını öğrenmişlerdi.
Adil olmayan beye itaat edilmeyeceği salık verilmişti onlara..
Bir sultan zulmeder ancak kader adalet eder demişti ataları..
Tüm mezheplere ve tarikatlara eşit davranmak devlet olmanın ilkesidir demişti Danişmend Ataları...
Bu sancıdan bir Yabgu doğdu aleme hükmetmeye aday oldu ama bir köle boynunu kırdı..
Taç baş uslandırır demişlerdi ama delişmen başı ancak toprağa düşünce uslandı.
Kibre teslim olanların kendini dev aynasında görenlerin ruhunda ebedi bir cücelik vardır.
Sen "yüzüne tükürenle seni yüzüne karşı övenleri bir nazardan gör" demişlerdi Dedem Korkutlar.
Bu sancılar yaşanırken çocukken gönüllerine konan aşk ateşinin peşinden giden Aybüke ile Balasağun'un kavuşma hikâyesidir bu sancılar...
Anadolu'yu yurt tutacak çocukların hikâyesidir bu sancılar...
Bozkırın yelesi kadim Anadolu'ya doğru dolu dizgin gidiyor..
Kader onlar için yazılmıştı yazılana doğru giderken ne için gittiklerini ne yapacaklarını biliyorlardı.