Hikâye anlatma ve anlatılan hikâye ile büyülenme insanın hem türsel tarihinde hem de her bireyin kişisel geçmişinde varlık bulan yaşamsal bir arzudur. Masallarda destanlarda mitolojik söylenlerde kil tabletlerde kitaplarda radyolardan yayılan tınılarda beyaz perdede televizyon ekranlarında canlandırılan hikâyelerde bu varoluşsal arzu ortaya çıkar. Geçmişi yeniden yorumlayan geleceğe dair fanteziler üreten ya da zamansız ve mekânsız âlemlere açılan bu anlatılar şimdiki an'a ilişkin algımızı da yapılandırır. Kuşkusuz bu anlatılarda kurulan dünyanın ona adım atan izleyici veya dinleyici açısından sunduğu büyülenme ya da gerçekliğe ilişkin mesajlar içerik biçim mecranın özellikleri gibi unsurlarla yakından ilişkilidir.
Televizyonu günümüzün evrensel öykü anlatıcısı modern zamanın büyülü masalcısı olarak tarif eden bu kitap televizyon anlatılarında sunulan dünyalarda gerçekliğin izini arıyor. Gerçekliğin inşasında tarihle kurulan bağın öneminin farkında olarak bu arayışını ülkemizde televizyon kanallarında belki de en çok ilgi gören programlardan olan ve büyük bütçelerle hazırlanan tarihsel dönem dizileri üzerinden yürütüyor. Yazar bu dizileri birer görsel metin olarak ele alarak anlatı ve estetik kodları çerçevesinde gerçekliğin yanında milliyetçilik din aile kadın iktidar kahraman düşman gibi kavramlar bağlamında üretilen anlamlar bakımından analiz ediyor. Bir bakıma bizi evlerimizin başköşesini süsleyen modern masalcının anlattığı büyülü masalların başka bir yönüyle yüzleştiriyor.
Ahmet Oktan