Gecenin karanlığı denize düşmüş kuzgun mavilikte ışıltılar bırakıyordu. Oturduğu bank çivili bir yataktan farksız üzerindeki elbiseler tonlarca ağırlığa sahipti. Zihninde bir savaş meydanı; yılları yıllara kırdıran kanlı bir düello vardı şimdi. Yanaklarından süzülüp dudaklarına konan birkaç damla yaş; hangi pişmanlığın hangi kayboluşun hangi özlemin hangi acının ve hangi bilmediği bin bir duygunun izini silebilirdi... Yüreği titriyor elleri ve vücudu da onu yalnız bırakmıyordu. Yanında oturan bir zamanlar tek bir gülüşüne ömrünü verebilecek olduğu adam da anlamıştı zamanın içinde üşüdüğünü. Ceketini çıkartıp omuzlarına bıraktı usulca...