Aralık 2010 tarihinde Tunus'ta başlayan ve mevcut yönetimlere karşı Arap halklarının ayaklanmasını temsil eden olaylar silsilesi daha sonra 2011 yılında Mısır Libya ve Suriye olmak üzere Lübnan Ürdün Yemen Cezayir ve Bahreyn gibi Orta Doğu ve Körfez coğrafyasına değin uzanmıştır. İlgili olaylar literatüre Arap Baharı (Arab Spring) olarak girmiş ve bu kavram bölgedeki siyasi rejimlere karşı kitlesel ayaklanmaları tanımlamak üzere kullanılagelmiştir.
Arap Baharı Dünya tarihi açısından siyasi politik ekonomik ve sosyolojik sonuçlar doğurmuş ve ülkelerin kaderini derinden etkilemiştir. Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyasındaki hareketler rejimlerce bastırılmış ayaklanmalar dış müdahaleleri beraberinde getirmiştir. Bunun bir sonucu olarak ülkelerde iç savaşlar patlak vermiş rejimler ve/veya yönetimler el değiştirmiş mezhepsel-dinsel ayrışmalar toplumsal huzura gölge düşürmüş silahlanma ve göç artmış ve ülkeler askeri-güvenlik harcamalarını artırmak suretiyle sarsıcı önlemler alma yoluna gitmiştir.
Arap Baharı'nın yaşandığı ülkeler ile yakın temas halinde olan bölge Körfez blokudur. Buradaki iki önemli aktör ise şüphesiz Suudi Arabistan ve Katar'dır. Bu ülkeler halk ayaklanmalarının yarattığı konjonktürde kilit rol oynayarak bölgeyi daha yakından tanımanın avantajı ile iç ve dış siyaset dinamiklerini buna bağlı olarak belirlemişlerdir. Halkın talepleri karşısında rantiyeci devlet anlayışını benimseyen bu iki ülke dış politikadaki tutumları ile bölgede varlıklarını hissettirmek istemiştir. Proaktif bir dış politik tavırla Suudi Arabistan statükocu bir yaklaşımla halk hareketlerinin karşısında dururken Katar halkları karşısına almadan ekonomik saiklerle hareket etmeyi tercih etmiştir. Bölgede siyaset ekonomiyi ekonomi ise siyaseti yöneterek ekonomi-politik bir bağlam yaratmıştır.
Bu çalışmada ilgili ekonomi-politik bağlam Suudi Arabistan ve Katar ülkeleri örneği üzerinden sunulmaya çalışılmıştır. Arap Baharı'nın ekonomi politiği üzerinden iki ülke için bir vaka analizi çalışması yapılmış ülkelerin politik tutumları ile ekonomik etkileşimleri değerlendirilerek yorumlanmıştır.
BİRKAN ANIL YILMAZ