İnsanoğlu kendisini tanımlamak için ağzını ne zaman açsa; iki dudağı arasından dökülenlerin mevhum mu hakikat mi olduğu tartışılabilir hatta çoğunlukla tartışmaya açık olduğu kesinliğe yakındır. Kendine tanım getirmekte çok zorlanan ve müphem beyanlardan pek de kurtulamadığını iddia ettiğimiz bu insan yine kendinden başka her şeyi tanılamaya tanımlamaya kavramaya kalkışır. Varlık ve zaman bu tanımlama yaklaşımlarından nasibini en fazla alan iki kavramdır. Varlık ve zaman işte bu iki ana mihverin arasında insanoğlu; yaşar arar tanılar tanımlar ve muhtemelen aradığını bulamadan şaibeli tanı ve tanımlamalarla ölür... Bu arayışın içerisinde insanoğlunun bu didinmesi ve bunun yanında yaşamı sürdürebilme zahmetine girişmesi oldukça kıymetli ve saygı duyulasıdır. Bu sayfalar; arayışın ve güçlüğün iniltileri namında belki bir damla su olsunlar ve gerektiğinde yitiklere kendilerini bulacakları yakarışın bir harfi olabilsinler gerektiğinde de kendilerini yitirsinler diye birleşmeye kalkıştılar. Ama asla çığlık olma iddiasında değiller.