"İyi diyelim iyi olalım." sözünün tesir etmediği inandırıcı gelmediği günlerin tam ortasında etrafı düşman tarafından kuşatılmış sindirilmiş aç bırakılmış güçsüz ve bitap bir haldeyim. Yorgunum. Duygularım otuzuncu kata çimento torbası taşıyan bir işçinin beli kadar bükük alnından yanaklarına akan teri kadar çaresiz. Hayatın değil insanların yorduklarındanım ben. Sevmesini bilmeyenler sevilmeyi hak etmeyenler yıprattı küçücük dünyamda kocaman yüreğimi. Haykırmak istiyorum. Uyumamak için yastığımı dikleştirip sırtımı yasladığım yatağımdan çıkıp pencerenin kenarına varmak pencereyi ardına kadar açarak beyin travması geçirmek üzere olan kafamı dışarı çıkarıp "Yeter artık yeter! Yeni bir hayat istiyorum!" diye avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Fakat biliyorum gırtlağımı yırtarcasına yapacağım bu haykırış yan odada uyumakta olan annemden başka kimsenin umurunda olmaz. Aksine gecenin bir vaktinde neden çığlık attığımı merak edeceklerine yaptığım vakitsiz gürültünün açtığı rahatsızlıktan şikâyetçi olur bu feryadımı duyanlar. Duyarsızlık hastalığına tutulmuş bir toplumun içinde yapacağım bu sesleniş elimden tutan biri olmazsa daha da çabuk bir girdabın içine çekilmemden başka bir işe yaramaz.