Yaklaşık 4 yıl sonra bir Mayıs sabahıydı. Saray hizmetkârlarından Nina'nın çığlığı ile diğer hizmetkârlar sesin geldiği yere doğru koştular. Ensesinde bulunan ilginç kanatlı astronot dövmesi ve boynunda asılı deri kaplı muskası ile balkonda yüz üstü çıplak bir şekilde saçı sakalı birbirine karışmış yaşından büyük gösteren bir genç yatıyordu. Hemen kral Anka'ya haber verdiler. Kral Anka gelir gelmez gencin yanına diz çöktü. Bu esrarengiz genç adamı sırt üstü çevirip görünmeyen yüzünü açmak için saçlarını ayırdı. Hasretinden tükenmek üzere olan ulu kral mutluluktan çıldırasıya gülmeye başladı.
Sımsıkı sarılıp "Ahura Mazda aşkına bu benim oğlum! Bu benim oğlum!" diye avazı çıktığı kadar haykırdı.
"Hemen alın içeri! Çabuk olun!" diyerek emir verdi hizmetkârlarına.
Evet Akbaba evine geri dönmüştü.