İlk İslâm devletinin kuruluşundan itibaren Müslümanlar Ortaçağ dünyasının bahrî güç odağı olan Akdeniz üzerindeki egemenlik yarışına dahil olmuşlardır. H. III./M. IX. yüzyılın ilk yarısı Akdeniz'deki Müslüman varlığı adına iki büyük gelişmeye sahne olmuştur: Bunlardan biri 'Abbâsîlere tâbi Tunus merkezli Ağlebîlerin Sicilya'yı diğeri ise Endülüslü Müslümanların Girit'i fetihleridir. Akdeniz'in bu iki büyük ve stratejik adasının hemen hemen peş peşe (824/5-827) fethedildikleri kaynakların üzerinde ittifakla durdukları tarihsel bir olgudur. Girit'i ilk kez kalıcı olarak fethetmeyi başaran Endülüslü mülteciler adada görünürde 'Abbâsîlere tâbi bir Müslüman emîrliği tesis etmişlerdir ve bu siyasî yapı varlığını H. 350/M. 961 yılına kadar sürdürmüştür. Adanın Bizanslılarca geri alınışına kadar yaklaşık bir buçuk asır sürecek Müslüman hakimiyeti Doğu Akdeniz adına; Orta Akdeniz'de Sicilya'nın gördüğü kritik vazifeyi üstlenecektir. Bu iki adayı ellerinde tutan Müslümanlar Akdeniz üzerinde belirgin bir üstünlük ve nüfuza sahip oldukları gibi; bu üstünlüğün Girit'in elden çıktığı X. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızla kaybedilmeye başlaması da asla tesadüf değildir. Bu bağlamda Girit Emîrliği doğudaki ezelî İslâm-Bizans mücadelesinde belirleyici unsur olması açısından da çok önemli bir kırılma noktasıdır.
Girit adasının coğrafî konum olarak Anadolu'ya yakınlığına ve iki yüzyıldan uzun bir süre Osmanlı idaresinde kalmasına karşın adadaki ilk Müslüman hakimiyetinin ülkemizde henüz ciddi bir ilmî çalışma konusu haline gelemediği görülmektedir. Bizim bu çalışmayı hazırlamaktaki gayemiz tarafımızdan fazlasıyla geciken bu ilgiyi Müslüman Girit'e iade edebilmek ve dünyada konuya dair bugüne dek ortaya konabilmiş sağlam verileri bundan böyle bu çalışmaları daha da ileriye taşıyacaklarına inandığımız özellikle yeni nesil tarihçilerimizin istifadesine sunabilmektir.