Misli Baydoğan'ın yazdığı ve on altı hikâyenin yer aldığı Ay Han'ım kitabı kimi yakın kimi daha uzak tarihte kalmış çeşitli Türklük hâllerine yakından şahitlik ettirmeyi vaat ediyor. Yoğun bir iç gözlem sürecinin söze dökülüşü olarak karşımıza çıkan bu hikâyelerde bütün zamanlarda aynı kalan insanlık hâllerini hatta âdeta kendimizi okuyoruz. Kimi gerçek kimi kurgu karakterlerin nefes alışverişlerini duyacak kadar yanlarına sokulup onlarla birlikte kendi dağarcığımızdaki kökü en derinlerdeki duygularımızla yüz yüze geliyoruz. Karanlığın ardından gelecek ışığı kötülüğün içindeki iyiliği insan var oldukça yeryüzünün her zerresinde saklı kalacak umudu hissederek hakikate bir de edebiyat aynasından bakıyoruz.
Harfleri giyinmeyi denedim; sözleri notaları ve ağaç kovuklarını da... Sığamadım. Âdem'in suretini taşıyamadım. Ateşin külünü sevmedim suyun girdabını... Yel olup essem tozu dumandan seçemedim kaya olup ufalsam kökte hapsolan özümden ayrılamadım... Dünya bir zahirse bir bâtındır. Dünyanın dönüşüne uyamadım. Zahirde aynasız bâtında soluksuz kaldım."