2003'de Türk İdareciler Derneği'nce yayımlanan Kaymakam Günlüğü kitabımın sunuş yazısında şunları yazmıştım: "Ben yalnız ve içine kapanık bir adamım. Az konuşan ve asık suratlı. Günlük tutmak benim için bir sesleniş ve içini döküştür."
Kaymakam Günlüğü'nün yayımlandığı yılın sonbaharında bir gün İdarecinin Sesi dergisinin yayın kurulu toplantısına katılmıştım. Kurul üyesi olan bir emekli vali kitabımda kilotumda kan görülmesi ve karımı tokatlamam gibi parçaların bulunmasından "meslek adına utanç duyduğu" şeklinde konuştu. Bunun üzerine şunları söyledim:
Günlükte günlük hayatın sıkıntıları dile getirilirdi. Özeleştiri de yapılırdı. Bundan gocunulmamalıydı...
Bu mealdeki konuşmalardan sonra okur yazar idarecilerden olan yayın kurulu başkanı olan vali sormam üzerine şahsen tanışmadığımız bir akademisyenin kitabıma dair olan olumlu yazısının dergide yayımlanmayacağını söyledi. Toplantıyı terk edip dergi yayın kurulundan istifa ettim.
Kaymakam Günlüğü üzerine haftalık kitap okuma yazılarımın çıktığı mahalli bir gazetede bir yazı yazdım. Yazıda yukarıdaki olaydan bahisle çok yorulduğum ve kanserden kaygılandığım bir devrede bir gece kilotumda kan lekesi gördüğümü anlattım. 37 yıllık eşime de gene sıkıntılı bir devrede bir tokat attığımı.
Bunlar insani zaaflardı. İdareciler mesleği adına vali olabilmek için politikacıların veya cemaat liderlerinin peşinden koşmak; kadın kumar veya yarar düşkünü olmak gibi davranışlardan utanılırdı. Hani bunları yapmış olsaydım da "yazardım ve yayımlardım. Zira olduğun gibi görünmek hak bildiğin yolda gitmek ilkelerine uygun çalışmıştım."
Meşhur deneme ve günlük yazarlarımızdan Salah Birsel'in Aynalar Günlüğü'nün 20 ocak 1986 tarihli parçasından bir cümleyi alıyorum: "Gerçekte bir insanın kendini bilmesi kendini tanıması onu tüm aksırık ve tıksırıklarıyla kitabına boca etmesi öyle kolay iş değil."
Günlüğümde kendimi çevremi ve Ankara'yı ne derece anlatabildiğimi bilmiyorum. Ancak yalansız dolansız yazdım. Özeleştiri de yaptım görüp duyduklarımın aklımın almadıklarını da eleştirdim. Kitabıma defterlerim ve kağıtlarımdaki notlarımın takriben onda biri kadarını alabildiğimi de belirteyim.
Montaiğne kitabının önsözünde "kendimi olduğum gibi anlatıyorum" demiştir.
Bu söz bu kitap için de geçerli sayılabilir.