küle dönmüş yaraların kabuğu
savruluyor yosun tutmuş rüzgârlarca
bekliyorum bir boş kümenin ortasında
çemberine asılı parmaklarım
geçmişimi çekiştiriyorum geleceğin sofrasına
iştahlı bir çocuktur hayat
silip süpürüyor sofrada ne bulduysa
anlamını kavrayamadığım cümlelerin kuytusunda
ateşler yakıyorum sabaha karşı
güneş ürkütüyor beni
korkuyorum zift karası akşamlardan
yolumuz uzun ve hep asfalt boylarında
el ele yürümek de mümkün şimdi
kafa kafaya çarpışmak da