Ağırlıklı olarak Şemsi Tebrizi'nin bir aşk destanı olan hayatının anlatıldığı bu eser aynı zamanda Hallac-ı Mansur'u da kapsayan bir aşk üçlemesinin ikinci kitabıdır.
Zaman zaman gözyaşlarıyla yüreklere dokunarak zaman zaman da aşk derdiyle tanış olanları coşturacak bu kitabı okuyup da bu ummandan bir avuç bile yudumlayamayanların kabahatı bizde olsa gerekir; böylesi bir ummana dalıp da tek bir inci çıkaramadık diye...
Sözün burasında hamûş olup Şemsi Tebrizi'nin mısralarına kulak verelim:
Ey sabah rüzgârı! Elinden gelirse bir kerecik olsun onun yurdundan geç!
Gönlün dilerse benden onun tarafına bir selâm götür.
Gönlümü orda görürsen ona de ki: vuslat sana haram olsun!
Ben böyle senden uzakta sen ise hep onunla diz dizesin.
Eğer oraya yetişebilirsen aheste git yavaş yürü!
Tâ ki zülüflerinin kıvrımları dağılıp da birbirine karışmasın!