Rüzgâr yerdeki tozu ve beraberinde kuru yaprakları ağır ağır süpürüyordu. O da kendini tıpkı rüzgârın savurduğu sararmış yapraklar gibi hissediyordu içinde adeta ölmek üzere olan bir ruh taşıyordu. Okulu geçtikten sonra az ötede bir çınar ağacının altında birini gördü. Ona yaklaştıkça çınar altındakinin dokuz on yaşlarında bir çocuk olduğunu anladı. Çocuğun elinde kalınca bir ip vardı ipi bazen kendine çekiyor bazen ise serbest bırakıyordu. Bunu öyle tuhaf ve bir o kadar korkutucu bir keyifle yapıyordu ki içini izahı zor bir ürpertinin kuşattığını hissetti Samet. Ancak başta bu manzaraya pek de anlam verememişti. Elindeki ipin uzandığı yöne bakınca ipin oldukça uzun olduğunu gördü ve ucunda da kocaman bir çoban köpeği bağlı olduğunu gördü. Samet dayanamayıp çocuğa sordu: "Ne yapıyorsun sen?"
Çocuk yüzünde alaycı bir gülümsemeyle
"Oyuncağımla oynuyorum." Bak! ipi gevşetiyorum öte yana koşuyor özgür olduğunu düşünüp seviniyor sonra ipini kendime çekiyorum zavallı şaşkın ve aciz bir şekilde ipe boyun eğip geri dönüyor. Ne olduğunu dahi anlamıyor." diye karşılık verdi ve Samet e dönüp sordu:
"Sence de eğlenceli değil mi? "