Yine uyumayı başaramadığım gecelerden birindeydim. Yatağımdan yavaşça kalktım odamda dolaşmaya başladım. Gözüm kütüphanemin tozlu raflarına takılmıştı. Kitaplarımın hepsi bağıra bağıra bir şeyler anlatmak derdindeydi. En üst köşede Kur'an duruyordu. Elimi yavaşça Kur'an'a götürdüm. Kapağındaki tozdan dolayı üzerinde parmak izlerim belirmişti. Kendisini "diri" diyerek tanımlayan bir kitabı nesneleştirerek tozlu raflara mahkûm etmişim. Kitabı yavaşça araladım ve ilk göz kırpan ayet hayatımda işin aciliyetini anlatıyordu:
"O halde Allah'a kaçınız!" (Zariyat50)
Beynim darmadağın olmuştu. Ayetin başına takılmıştım "O halde" diye başlıyordu.
Her şeyin ama her şeyin üstüme üstüme geldiğini tüm tükenişlerimi tüm anlamsız kalışlarımı yakından bilen biri ancak cümleye böyle başlayabilirdi. Sanki "O halde neyi bekliyorsun" der gibiydi...
"Hayatında akıl kârı olan bana kaçmak değil mi'' diye seslenmeye devam ediyordu.
Ayet hayatımda bir panik oluşturmuştu. Neyden kaçmamı istiyordu? Hangi durumdan? Şu an neredeydim? Ne yapıyordum? Ayet sanki nerede olduğunun hiçbir önemi yok diyordu. Sadece bir karar vermemi ve harekete geçmemi istiyordu. Evet ben o gün bir karar verdim. Ve sonra Kur'an dokundu hayatıma ve her şey değişti...
Kur'an benim için hayatımda yeni bir manifestoydu...