Tasarruf oranları yeterli seviyede olmayan ülkelerde büyüme hızını arttırmak ve kalkınarak gelişmiş ül- kelerin refah seviyesine ulaşabilmek için yabancı kaynağa daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Daha fazla yabancı kaynak çekebilmek için ise hukuki ve ekonomik alanda gerekli yapısal düzenlemeleri yaparak güvenli bir yatırım ortamının sağlanması gerekmektedir. Yabancı kaynaklar açısından ise en cazip olan- lardan bir tanesi Doğrudan Yabancı Yatırımlardır. Çünkü değişen piyasa koşullarına göre ülkeye hızla girip çıkabilen portföy yatırımlarına göre zor zamanlarda ülkeyi terk edip istikrarsızlık yaratma olasılığı çok daha düşüktür. Doğrudan Yabancı yatırımlara karşı gerek akademik düzeyde gerekse ülke ve firma yöneticileri arasında ilginin artmasının nedenlerinden biri 1980 sonrasında Doğrudan Yabancı Yatırım- larda görülen hızlı artıştır. DYY'nin hızlı büyümesi küresel rekabetten ve finansal piyasalar ile mal ve faktör piyasalarındaki serbestleşme eğiliminden kaynaklanmıştır.
Birsüredir ticaret ve yatırım için küresel politika iklimi ihracata dayalı büyüme ve gelişmenin en parlak döneminde olduğu kadar iyi değildir. Ancak sanayileşmeyi ekonomik çeşitliliği ve yapısal dönüşümü desteklemek için yatırım çekme ve ihracatı teşvik etme ihtiyacı gelişmekte olan ülkeler için herzaman- kinden daha fazla olmaktadır. Son yıllarda hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerde kabul edilen birçok yeni sanayi politikasının neredeyse tamamı yatırım çekmeye önemli ölçüde güvenmektedir. Bu nedenle uluslararası yatırım pazarı giderek daha zor ve rekabetçi hale gelmektedir.
Doğrudan yabancı yatırımlar 1970'li ve 1980'li yıllarda daha çok sermaye ihraç eden gelişmiş ülkeler arasında gerçekleşmiş 1990'lı yıllarla birlikte giderek artan oranlarda gelişmekte olan ülkelere de git- meye başlamıştır. Gelişmekte olan ülkelerin Doğrudan Yabancı Sermayeye bakışlarında tarihsel süreç içerisinde önemli değişiklikler olmuştur. Genel olarak uluslararası yatırımcılara ve bunların yaptığı yatı- rımlara karşı büyük bir şüphe oluşmuştur. Doğrudan yabancı yatırımlara çok fazla ihtiyaç duyulan geliş- mekte olan ülkelerde bunlara şüphe ile yaklaşılmış; yabancı yatırımların ülke egemenliklerini tehlikeye sokacağı orta ve uzun vadede gelirden daha çok döviz çıkışına yol açtığı ve dolayısıyla sömürgeciliğin bir aracı olduğu düşünülmüştür. Türkiye de yabancı yatırımlara tepki konusunda diğer gelişmekte olan ülkelerle benzer süreçleri yaşamıştır. Örneğin yabancı yatırımlar Osmanlı İmparatorluğu'nun sonunu hazırlayan kapitülasyonlarla eş tutulmuştur. Yabancıların Osmanlı topraklarındaki yatırımları vasıtasıy- la elde ettikleri büyük imtiyazlar devlet yargısında elde ettikleri ayrıcalıklı konum o dönemde büyük zararlara neden olmuştur. Dolayısıyla yabancı yatırımların benzer zararları ülke ekonomisine vereceği endişesi yabancı yatırımlara karşı bir tepki doğurmuştur. Bu tür endişelerin büyük oranda aşıldığı gü- nümüzde gelişmekte olan ekonomiler Dünya genelindeki DYY akımlarından önemli paylar almaktadır.
Türkiye ekonomisinin büyüme performansı tarihsel süreç içerisinde incelendiğinde hızlı büyüme dö- nemlerini durgunluk ya da küçülme dönemlerinin izlediği görülür. 1980 yılında başlayan dışa açılma ve serbestleşme döneminde de ekonomik sorunlar ve istikrarsızlıklar devam etmiştir. 2001 yılında yaşa- nan bankacılık kaynaklı finansal kriz 2008 yılındaki global ekonomik kriz ve son olarak 2020 yılında Co- rona virüsü nedeniyle yaşanan finansal ve ekonomik kriz dönemlerinde istikrar bozulmuş ve büyümesekteye uğramıştır. Kısaca her büyüme dönemini bir istikrar tedbirleri dönemi takip eder hale gelmiştir. İstikrarın olmadığı yere yabancı sermaye de gelmediğinden Doğrudan Yabancı sermaye girişleri çoğu zaman istenen düzeyinin çok altında kalmıştır. Türkiye'ye gelen DYY 1984-2000 döneminde her sene 1 milyar doların altında kalırken 2000 sonrasında önemli bir artış eğilimine girmiştir.
Gelişmekte olan ülkeler teknoloji transferi daha güçlü yönetimsel ve örgütsel beceriler dış pazarlara daha fazla erişim ve ihracat çeşitlendirmesi gibi yerel ekonomiye potansiyel faydaları nedeniyle doğru- dan yabancı yatırımı (DYY) çekmek için yarışmaktadır. DYY üretkenliği artırabilir araştırma ve geliştir- meye yapılan yatırımı artırabilir ve ev sahibi ülkelerde daha iyi ücretli ve daha istikrarlı işler yaratabilir. Ancak bu faydalar garanti edilmez ve her türlü DYY'nin aynı potansiyel etkisi yoktur. Bu nedenle ev sahibi hükümetler farklı DYY türlerinden elde ettikleri kazancı en üst düzeye çıkarmak için doğru poli- tikaları benimsemelidir. Ancak Politika reform girişimleri hazırlanırken DYY'nin farklı motivasyonlarla farklı ekonomik çevresel ve sosyal etkiye sahip heterojen bir yapısı olduğu unutulmamalıdır.
2019 sonunda başlayan ve 2020'de Türkiye'yi ve dünyayı etkisi altına alan Coronavirüs sonrası her alanda önemli değişiklikler beklenmektedir. Başlangıçta sağladığı maliyet avantajları nedeniyle Çin birçok ülke ve büyük firma için ara mallarında ve nihai ürünlerde üretim üssü haline gelmiştir. Ancak Çin'de başlayan salgın önce Çin'deki üretimi durdurmuş daha sonra da tedarik zincirlerindeki kopma sonucunda ara mallarına ulaşamayan ülkelerde üretim süreçlerini derinden etkilemiştir. Bu olaylardan tüm dünyanın çıkardığı en önemli ders üretim için gerekli ara mallarının ya da yaşam için gerekli nihai malların sadece tek bir ülkeye bağlı olmasının sorunlar yaratacağı olmuştur. Bu durum aslında finans alanında her türlü ürün ile kendini sigortalayan ülkelerin reel üretimi ne kadar ikinci plana ittiğinin de bir göstergesidir. Salgın sonrasında tekrar önem kazanacak reel üretimi güvenceye almak için politika- ların geliştirileceği bir dönem olacaktır. Bu nedenle salgın sonrasında gelişmekte olan ülkeler yabancı yatırımcılar için Çin'e alternatif yatırım alanları olarak görülebilir. Gelişmekte olan ülkeler arasında da sağladığı ekonomik istikrarı altyapı beşeri sermaye gibi yatırım ortamını iyileştiren unsurlarla destek- leyenler yatırımları çekmekte diğerlerine göre daha şanslı olacaklardır.
Bu çalışmada öncelikle Doğrudan Yabancı Yatırımlar teorik olarak incelenmiştir. Daha sonra DYY'nin belirleyicileri ve ekonomik etkileri üzerinde durulmuştur. Hem dünyada hem de Türkiye'de DYY'nin tarihsel bölgesel sektörel açıdan incelenmesinin ardından DYY'nin yarattığı fırsatlar ve getirebileceği olası riskler sıralanmıştır. Çalışmanın son bölümünde Türkiye'de DYY ihracat ve ekonomik büyüme ara- sındaki ilişki ARDL modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Konu ile ilgilenenlere faydalı olmasını dilerim.
Erkan ÖZATA Eskişehir 2020