Bilimi önceleme ve bilgi bağlamında üstünlük atfı epistemolojik çerçevede pozitivist olmanın yeter koşulu değildir ancak 'dışarıdan' ya da 'uzaktan' pozitivist olarak görülür; yani bilimle kurulan ilişkinin gerçekliği ve imajı ayrışır. Bu bağlamda ve daha geniş bir yayılımda bilimsel düşünce (düşünme) temelinde politikalar üretmek olanaklıysa 'gerçeklik' ve 'imaj' ayrımı hayati hale gelir. Pozitivist bilgi kuramsal modelleme evrensel olarak bir temel oluşturma iddiasındayken 19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılda epistemolojik anlamda ciddi bir tartışma zemini fiilen doğmuştu. Hem bilgi kuramının içsel tarihi hem de mevcut dışsal koşullar bağlamında alternatif bilgi kuramları (yeni çözüm önerileri olarak) açığa çıktıkça temel kabuller baki kalmak üzere yeni bir soru gündeme gelmiştir: Hangi bilgi kuramsal (geniş anlamıyla epistemolojik) temelden yola çıkacağız? Bu soru gerçek bir probleme gönderme yapmaktadır çünkü her bir bilgi kuramı bilimi 'gerçek haliyle' modelleme iddiasındadır. Bu kitabın temel sorusu işte bu 'gerçek problem'le ilişkilidir ve kitapta buna ilişkin bir çerçeve kurulmaktadır. "Hangi bilgi kuramsal temelden yola çıkacağız?" sorusuyla "hangi bilgi kuramsal temelden yola çıktılar?" sorusu problemin iki yüzüdür. Bu pozitivistleştirme tezlerinin yeterince eğilmediği bilgi kuramsal tartışmanın da giriş kapısıdır.