Meydan ve bütün köşeler doğruları söylediği için dokuz köyden kovulduğunu söyleyen insanlarla dolu. Can sıkıntısından Fransızca kursuna gidenlere dişlerine tel taktırmış olduğu için utanan ve mecbur kalmadıkça konuşmamaya çalışan genç kızlara kahvehane köşelerinde her gün evlatlarının hayırsızlığını konuşmalarına azık yaparak günü akşam eden yaşlı babalara "başkan"ın kouşmasını yazmaya çalışırken tıkanan ve belki bir fikir verir umuduyla kitapları karıştıran danışmannlara yazardan ilk ismiyle bahsedip yazarın bir cümlesini eleştiren ve böylece kendini iyi hissedenlere...
Herkese ama herkese şunu anlatmaya çalıştık her yazıda: Dokuz köyden kovulmasına rağmen hala şehri bulamamış olanlar "doğruyu söyleyen" olamazlar. Doğruyu bulamamış şehirli olamamış kişi doğruyu nasıl söylesin? Olsa olsa kendince yanlışları söyleyebilir "onuncu köy"ün sakinleri. Köylüler sadece yanlışları şehirliler hem yanlışları hem de doğruları bilirler. Şehir bir çözümlemedir ve sorunları nasıl ve ne kadar çözdüğümüze şahitlik eder.