İş ekmek ve eşitlik özgürlüğün bileşenleridir. Eşitlik; emeğin ve kazanımlarının üzerinde yükseldiği vazgeçilmez bir ilkedir. Ancak bununla sınırlı da değildir. İş yaşamı da eşitlik temelinde yol alabilmelidir ki üretmek; insana ve insanlığa ait bir değer olarak kalabilsin.
İşsizliğin ayrımcılığın şiddet ve tacizin toplumsal yaşamdaki varlığı ve neticeleri bu sorunları yaşayanlar kadar yaşatanları ve tanık olanları da çevreler. "Öteki" kabul edilen insanlara reva görülen muamele reva görenlerin de bu eşitsizlik denklemindeki değerini ve yazgısını belirler.
İş yaşamından başlayarak eşitsizliklere zemin hazırlayan olguları nedenlerini ve etkilerini bir bütün olarak anlamaya çalışmak tüm tarafları ile eşitsizliklerin mutlak bir yazgı olmadığı gerçeğine ışık tutabilir. Mesele bu ışığı herkesle; hiç kimseyi gölgede bırakmadan paylaşabilmekte gizlidir.