Türkiye'deki yaygın medyanın içinde bulunduğu etik çöküntünün nedeni gazetecinin kendi kendine atfettiği (toplumu yukarıdan aşağı yönlendirme) siyasal/kültürel misyonu ile söz konusu misyonla eklemlenen sermaye yapısıyla ilişkili. O halde bütün o zaman zaman tam sayfa verilen ilanlarla kamuya duyurulan etik olarak sorumlu gazete olmak iddialarına rağmen yapısal yerleşik bir sorun ile karşı karşıya görünüyoruz. Peki etik çöküntünün böyle yapısal yerleşik nedenlerinin var göründüğü bir yaygın medya ortamında çalışan gazetecilerden etik ve politik olarak sorumlu bir gazetecilik yapmalarını beklemek mümkün değil mi? Neyse ki mümkün. Neyse ki haber değerinin ne olduğunu medya patronlarına göre tanımlayan editoryal süreçlere ya da medya patronları karşısında belirli bir dereceye kadar mümkün editoryal özerkliğin hiç kalmamış gibi göründüğü yaygın medya kuruluşlarına rağmen etik ve politik olarak sorumlu gazetecilik yapan gazeteciler/habercilerle de karşılaşıyoruz.