Dr. Hasan HALİLOĞLU: İslâmî yayınlar geleneğimizde geçmişte yaşamış âlimlerimizin ilmî hayatlarını biyografilerini yaşadıkları dönemleri ele alan eserlerin çokça yazıldığını görmekteyiz. Bunlar ilmî geleneğimizin canlı tutulmasında önemli rol oynayan değerli çalışmalardır. Bu çalışmalarda âlimlerimizin biyografileri tek tek ele alındığı gibi bazen de ortak ya da karşıt vasıflar taşımaları hasebiyle karşılaştırmalı olarak ele alındığı da görülmektedir. Biz de tefsirci yönlerini ön plana çıkardığımız iki âlimimizin her yönüyle bilinmesini amaçladık. Bu sebeple; Ebü'l-Berekât Nesefî ile Adudüddîn Îcî'nin İlmî Hayatları ve Eserleri adlı kitabımızı yayınladık.
Müfessirlerimiz Nesefî ile Îcî'nin doğum tarihleri arasında 60 yıllık bir zaman farkı vardır. Nesefî önce Îcî sonra yaşamıştır. Nesefî 620/1223'de Mâverâünnehir'de bugünkü Özbekistan toprakları içinde Buhârâ-Semerkant arasında Nesef'de (Naxşeb-Qarşı) doğmuştur. 710/1310'da Bağdat'tan ilmî seyahatinden dönerken Huzistan'ın Îzec kasabasında vefât etmiştir. Îcî 680/1281'de Fars Eyâleti'nin Şîrâz şehrine bağlı Îc/Eg kasabasında doğmuştur. Muzafferîler Hânedanlığı'ndan Mübârizüddîn Muhammed tarafından hapsedildiği Direymiyan Kalesi'nde 756/1355'de vefât etmiştir.
Müfessirlerimizin yaşadığı dönem ve ortam arasında ciddî farklılıklar vardır. Çünkü Nesefî'nin hayatı çileli Îcî'nin hayatı istikrarlı geçmiştir. Nesefî'nin yaşadığı yıllar Bağdat-Abbâsî Hilâfeti'ne bağlı Selçuklu Devleti'nin Moğollar tarafından istilâ edildiği Mâverâünnehir'de Buhârâ'nın defalarca yıkıldığı yıllardır. Moğollar bölgeyi işgal edince İran Moğolları denen İlhanlı Devleti'ni kurmuşlardır. Îcî'nin yaşadığı yıllarda ise Moğol istilâsının hızı çoktan geçmiş Selçuklular yerine İlhanlı Devleti kurulmuştu. Önceleri Budist-Şamanist olan bu devletin sultanları sonradan Müslüman olmuşlardır. Îcî Şîrâz ve Sultâniye'de ilim tahsil etmiş Şâfiî kadılığı/müderrisliği yapmış İlhanlı sultanlarıyla yakın ilişkiler kurmuştur. Nesefî'nin Buhârâ Kirmân ve Bağdat'taki ilim tahsili sıkıntılı geçmiştir. Nesefî; Hanefî ve Mâturîdî'dir. Bunun aksine Îcî; Şâfiî ve Eşârî'dir. Eserlerini bu anlayışla yazmışlardır. Eserlerinde ve tefsirlerinde kelâmî konuları tartışırken sapık fırkalara ve Mûtezile'ye karşı reddiyeler yaptıkları gözlemlenmektedir. Tevfik ve başarı Allah (cc)'tandır.