Şu Osmanlı da bir tuhaftı doğrusu. Gözlerini kırpmadan cana kıyıyorlar koskoca sadrazamlarla paşaları baldırı çıplak haydutlar gibi ama "siyaseten" ve sorgusuz sualsiz katlediyorlar hile yapan esnafa aman vermeyip dükkânlarının tavanlarında sallandırıyorlar süt emen şehzadelerle küçük kardeşlerini cellada boğdurmakta hiç tereddüt etmiyorlar ama kuşlara gelince yelkenleri suya indirip soğukta üşümesinler diye duvarlara küçümen köşkler yuvalar yapıyorlardı.
Nedim Gürsel bu romanında Voltaire'in ünlü kahramanı Saf Oğlan Candide ile birlikte Lale Devri'nde unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Hamam tellağı Patrona Halil eşliğinde isyan günlerinde III. Ahmet'in kızı Fatıma Sultan ile zifaf gecelerinde dolaştırıyor. Osmanlı hiç bu kadar güzel anlatılmamış hiç bu kadar hırpalanmamıştı.
Nedim Gürsel 'Aşk ve İsyan'da Candide'in başarılı bir parodisini yaparken Voltaire gerçekten İstanbul'a gelse neler yaşar neler öğrenirdi yazıya geçiriyor ve sıkı bir tarih eleştirisi yapıyor.
-Metin Celal-