Frida'nın acılarından beslenip Yasmin Levy'nin baştan çıkaran sesi ve Salma Hayek'in vaatkâr yüzünde ifade bulan bu büyük ruhun içinde; Sylvia Plath'ın kırgınlığı Virgina Woolf'un huzursuzluğu Brigitte Schwaiger'in boş vermişliği Vivian Maier'in arayışı Sevgi Soysal'ın direnişi Tomris Uyar'ın tutkusu ve Tezer Özlü'nün erotizmi vardı.
Frida sanatının hammaddesi olan aşkına ve acılarına tutunarak kendisini yeniden var etti. "Ben asla rüyaları ya da kâbusları resmetmem. Ben sadece kendi gerçekliğimi resmederim." derken hayata karşı meydan okumasını da resmetti aslında.
Frida Kahlo tehdit oluşturan güçlü karakteriyle yaşam ve ölümle dans ederken en yaratıcı figürlerini fırça darbesi olarak kullandı hem de yattığı yerden.
Sanata ve edebiyata hiç yabancı olmayan sanatın ve edebiyatın olmazsa olmazı bu muhteşem dağınıklık bir kez daha hayata kendini dayatıyordu.