Efendimiz Muhammed (sas)'in hakikatiyle evlerin evi olan kainat evinin nurunu ve kainat içindeki farklı evlerle alakasını ve yine Hakikat-i Muhammed (sas) ve birbiriyle bağlantılı olan iki daire; kaza ve kader bağlantısını Nur Suresinin otuz beş ve otuz altıncı ayetleri ışığında değerlendireceğiz.
"ALLAH'IN YÜKSELMELERİNE VE İÇLERİNDE İSMİNİN ANILMASINA İZİN VERDİĞİ EVLERDE. ORADA SABAH AKŞAM 0'NU (ÖYLE KİMSELER) TEŞBİH EDER Kİ;" (NUR 24/36) Kâinat evinin yükselmesi olsun kâinat içerisindeki çeşitli evlerin yükselmeleri ve aydınlanmaları olsun tamamen Nur-u Muhammedi ile olmuştur. Zira O (sas) kâinat evinin duvarında bulunan
hücredeki fanusun içindeki kandildir. Zira tümün parçası olması bakımından duvar hücresi (oyuğu) duvar yerine mecazi anlamda
bedeldir ve duvarı işaret eder onun gibi de duvar dahi eve mecazi
anlamda bedeldir ve evi gösterir. "Allah göklerİn ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali İÇİNDE KANDİL BULUNAN BİR NİŞ (DUVAR HÜCRESİ) GİBİDİR;" (NUR 24/35)
Ev güzeldi ancak bir tuğlası eksikti. O evi tamamlayacak ve güzelleştirecek ise Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemdi. Ebu Hureyre (ra)'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasulullah (sas) şöyle buyurmuştur: "Benimle benden önce gelip giden peygamberlerin durumu aynen şuna benzer: Adamın birisi çok güzel bir ev yaptırmıştır. O bu evi tamamlamış süsleyip donatmış ancak duvarında bir köşe taşıntn yerini eksik bırakmıştır. O şahane evi görmeye gelenler binanın içinde gezip dolaşırken gözleri bu eksik kalan yere ilişince: 'Bina çok güzel olmuş ama keşke şu köşe taşının yeri de boş bırakılmış olmasaydı!' demekten kendilerini alamazlar. İşte ben yeri boş bırakılan o köşe taşı gibiyim. Ve ben gönderilen tüm peygamberlerin sonuncusuyum." (SAHİH-I BUHARİ)