Türk-İslam kültüründe çeşmeler insanı su mutlak hakikat ve kendi hakikatiyle buluşturan yapılara dönüşmüştür. Bu kültürde çeşme dünyanın birçok yerindeki durumdan farklı olarak sadece bir su temin etme aracı ya da şehirlerin meydanlarını süsleyen dekoratif bir nesne olmanın ötesinde bir hierofani hâline gelmiştir. Çeşme insanı su ile; su ise kutsalla buluşturmaktadır. Bu kitabın konusu olan hem tarihî çeşmelerin hem de ülkemizin dört bir yanında inşa edilmeye devam eden hayrat çeşmelerinin maddi estetik ve hatta işlevsel değerleri birbirinden farklı ve zamanla değişmiş olsa da tarih boyunca aynı derin özü muhafaza etmiştir. Çeşme fenomenolojisi ve bu fenomenin hermenötiği olgunun altında köklü bir soteriolojinin yer aldığını ortaya koymaktadır. Çeşmeler profan düzlemin ötesine geçerek kutsal boyutla irtibat sağlama imkânı sunmakta ve böylece insana hem geçmiş-hâlihazır-gelecek boyutlarından oluşan zamansal düzlem hem de dünya-ukba düzlemleri arasındaki kopukluğu gideren birer köprü olma niteliği kazanmaktadır. Bu çalışma iç içe geçmiş bu karmaşık anlam katmanlarını çözümlemeye çalışmaktadır. Bu çözümleme sonucunda çeşme fenomeninin arkasında yer alan zengin anlam dünyası göz kamaştırıcı bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Çeşmelerin ruhuna doğru ilerleyen bu yolculuğun sonunda yapılan önemli keşiflerden biri bu yapıların medeniyetimize özgü hümanizmanın tüm parlaklığıyla yansıması bütün canlılara karşı hürmet şefkat ve muhabbetin lisan-ı hâli oluşudur. Diğer bir deyişle çeşmeler diğerkâmlığın öteki için var olmanın somutlaşmış hâlleri ve bu hâllere davet eden birer çağrıdır.