"Dışarda kar yağıyor. Diz boyu tutmuş neredeyse. Sabaha karşı 3.3O gibi uyanıyorum. Kalkmam giyinmem ve kendimi sokağa atmam lazım ama ne fayda! Sanki birisi göğsümden bastırıyormuş gibi yataktan kalkamıyorum. Ne zamandır doğru düzgün uyumadım hatırlayamıyorum. İşin ağırlığı bir tarafa o bahsettiğim altı aylık kursun temposu artık bitirmiş vücudumu. Koltuk altlarımı fark ediyorum tam o sırada. Yara içindeler. Dışarda kar aralıksız yağıyor. Ben zorla başımı kaldırmışım yataktan sokağa bakıyorum. Gözlerim artık daha fazla baraj olamıyor göz kapaklarıma. Önce bir damla yaş süzülüyor yanağımdan. Alışık değilim buna! Ne olduğunu neden aktığını bilmiyorum. Sonra bir damla daha geliyor. Dışarda kar yer yüzünü cezalandırırcasına yağıyor. İçimde ise sanki başka biri daha var ve o benden daha fazla acı çekiyor. Bir damla daha düşüyor sonra bir damla daha... Ve peşi sıra aralıksız akmaya başlıyor göz yaşlarım. Ağlıyorum. Nasıl biriktirdiysem artık içimde... Neyi bu kadar biriktirdiysem...
***
Almanya da doğup büyüyen iş insanı Ömer Kaya Almanya'nın gettosunda başlayan iş adamlığı ve sinema yapımcılığına uzanan hayat hikayesini örneğini çok fazla görmediğimiz bir anlatım tekniğiyle okuyucuyla buluşturuyor. Korona virüsün dünyayı etkisi altına aldığı ve insanların umutsuzluğunun zirve yaptığı günlerde kaleme alınan eser en karanlık anlarınızda elinizin altında bulunması gereken bir başucu kitabı kıvamında.